Hurriyet

8 Aralık 2010 Çarşamba

Sevgi Kolay, Saygi Zor

Saygiyi kazanmak sevgiden daha zor. Sevgi, elinde olmadan kalbinden dogar ve birine bir anda baglaniverirsin. Birini sevmek icin yillar harcamana gerek yok, kivilcim ilk anda cakarsa sevgi doguverir. Birini sevmeyince de hic sevmezsin, kivilcim yoksa onu zorla yaratamazsin, kalbinin muktedir oldugu birseydir kivilcimi cakmak. Anne-baba-cocuk sevgisi sevgilerin en kolayidir, kosulsuzdur; dogustan bebekle birlikte sevgisi de gelir.

Saygi oyle degil. Sevgi beraberinde saygiyi getirmez, sadece sayginin yolunu acar. Saygiyi kazanmak icin bazen yillarini harcaman gerekir. Her insan icten ice saygi duyulmak ister. Anne-baba ister ki cocuklari sozunden cikmasin, yonetici ister ki ekibinde calisanlar bir dedigini iki etmesin, ogretmen ister ki  "susun cocuklar"  dediginde ogrenciler mum gibi oluversin. Ama olmuyor iste. Insan etrafindakilere her zaman her istedigini yaptiramiyor.

Saygiyi kazanmanin bircok yolu var. Ancak akilda tutulmasi gereken en onemli sey otoritenin kayitsiz-sartsiz saygiyi getirmeyecegini anlayarak ise baslamak. Etrafiniza bir bakin, ornegin isyerinizdeki yonetici pozisyonundaki insanlara. Bunlardan kacina gercekten saygi duyuluyor? Yoneticilerin en sik yaptiklari hatalardan biri pozisyonunun kendisine otomatik olarak sundugu  "yetki ve otorite"  yi kullanarak herkese istedigini yaptirabilecegini dusunmesidir. "Yetki ve otorite" emir-komuta zincirinin kosulsuz isledigi ortamlarda isleyebilir, ornegin ordu gibi. Ancak is hayatinda bir yoneticiyi sirtindan bicaklayabilecek en buyuk tehlikelerden biri ekibindeki insanlara  "yetki ve otoritesini"  kullanarak is yaptirmaya calismaktir. Insanoglu dogasi geregi kendini onemli hissetmek ve takdir edilmek ister. Bu ihtiyaci goz ardi eden bir yonetici isini muhafaza edebilir, ancak bulundugu konumun cok da otesine gecemez. Keza etrafinizdaki arkadaslarinizi dusunun. Iclerinde mutlaka annesiyle veya babasiyla papaz olmus, iyi gecinemeyenler, hatta saygida kusur edenler vardir. Ebeveyn-evlat iliskisinin yonetici-calisan iliskisinden daha derin oldugu asikar. Ancak ebeveyn-cocuk iliskisindeki saygi eksikliginin sebeplerinden biri de yine ebeveynin annelik ve babaliktan dogan dogal  "yetki ve otorite"sini cocuk uzerinden sert bir sekilde kullanmasi olabilir.

Aklima gelen en carpici orneklerden biri bir insanin anadilinin olusma sekli. Konusma terapistlerine gore bir cocugun beyni ortalama 5 dili ogrenme kapasitesine sahip. Ancak cocugun en nihayetinde anadili olarak sectigi dil evde konustugu dilden ziyade okulda konustugu dil. Nedeni ise cok basit. Evde kosulsuz sevgi ortami mevcut; cocuk yemek, oyuncak veya sevgi icin savasma geregi duymuyor. Ancak okulda rekabet, notlar, arkadaslik gibi cocugun savasarak kazanmasi gereken olgular isin icine giriyor. Cocuk icinde bulundugu toplumda iyi bir yer edinmek icin kendi capinda "savas taktikleri" gelistiriyor. Savasi kazanmak icin ise cocugun beyni ilk olarak en buyuk silah olan dile yoneliyor ve cocugun anadili okul dili oluveriyor.

Uzun lafin kisasi, saygi bedavadan elde edilebilecek birsey degil, kazanilmasi, ugruna savasilmasi gereken bir hak. Saygiyi kazanmak icin bazen susmak gerekir, bazen masaya yumrugu vurup son sozu soylemek gerekir. Bazen sadece dinlemek yeterlidir, bazen konusarak yol gostermek gerekir. Saygiyi hak etmek icin sozunun eri olmak ve caliskan olmak gerekir. En onemlisi de saygiyi kazanmak icin zaman gerekir. 

Sevgiler,

Aydede

Hiç yorum yok: