Hurriyet

3 Aralık 2010 Cuma

Paranoyak Avrupa!

Dun gece Avusturyali bir arkadasim bizde yemekteydi. Turk yemeklerine bayiliyor, ben de kendisini ve ailesini davet ettim. Yedik, ictik, sohbet, muhabbet derken benden Turk kahvesi istediler ve de ustune fal bakmami istediler. Ben de dun aldigim taptaze kahveyle bir guzel kopuklu kahve yaptim ve de fincanlari kapattik. Avusturyali arkadasim  "kahve fali bakma"  lafinin uzun zamandir Almanca'da, ozellikle Avusturya Almancasi'nda, artik deyimlestigini soyledi. Icimden dedim ki: "Oh nihayet, bir Avusturyali'nin agzindan Turklerle ilgili hos birsey duyacagim."  Nerde!!! Meger 1683'teki 2. Viyana Kusatmasi sirasinda Avusturyalilar Turklerin kahve fali bakma eylemine tanik olmuslar. Kusatma basarisizlikla sonuclaninca da  "Turklerin kahve fallari ufurukten cikti, Viyana'yi alamadilar" diye sevinc naralari atmislar. O gun bugundur ne zaman biri ufurukten veya uydurma bir haber yapsa veya konussa onu elestirenler  "oglum kahve fali mi bakiyorsun, iyi attin ha"  derlermis. Merzifonlu Kara Mustafa Pasa'nin savas stratejisini belirlerken kahve falina ne kadar itibar ettigini bilmiyorum, ancak Viyanalilari iyi korkuttugu kesin. Kusatma'dan neredeyse 350 yil sonra hala Turkler'den korkuyorlar ve, acikca kabul etmeseler bile, nefret ediyorlar. Diger taraftan, cok degil, bundan 65 yil once 2. Dunya Savasi'ndan sonra Viyana'yi isgal eden Fransizlar'i minnetle aniyorlar. Cunku Fransizlar onlari kurtarmaya gelmis.

Avrupa'nin Turk algisiyla ilgili birkac ornek vermek istiyorum ki Avrupa'nin paranoyasinin boyutlarini iyi anlayalim:

- Viyana'daki Turk Elciligi'nde calisan diplomatlardan birinin 9 yasindaki oglu Viyana'daki devlet okullarindan birine basladi. Her cocugun yapacagi gibi arkadas edinmek istedi. Ancak okuldaki Avusturyali bir sinif arkadasi dedi ki: "Agzinla kus tutsan seninle arkadas olmayacagiz, cunku sen Viyana Kusatmasi'ndan geliyorsun!". Bizimkinin babasi diplomat oldugu icin tabi konuyu hemen okul yonetimine cok sert bir sekilde intikal ettirdi ve ogretmen gozyaslari icinde, tir tir titreyerek ozur diledikten sonra sorun yaratan ogrenciyle ilgili gerekli onlemleri aldi. 9 yasindaki cocuklar okulda henuz Viyana Kusatmasi'ni ogrenmiyorlar. Demek ki bu cocuk bu bilgiyi evde ve sokakta duydu. Yani Viyana Kusatmasi bir anlamda tekerleme tadinda anlatilan korkunc bir hikaye seklini almis. Turk diplomat, diplomat kimligi ve yillarin verdigi tecrubeyle oglunu koruyabilmis, bir de buradaki isci sinifi Turk gocmen cocuklarin halini dusunun :(

- Birkac hafta once Viyana'da belediye secimleri oldu. Asiri sagci FPO Partisi ve lideri Strache Viyana'daki oylarin %27'sini aldi ve herkes sok oldu, ozellikle iktidardaki Sosyal Demokratlar. FPO'ye oy verenlerin profili ise daha ilginc. Viyana'daki Sirp gocmenlerin %70'i Strache'ye oy vermis. Duydugumda "nasil yani, Strache yabanci dusmani, Sirplar aptal mi ki tutup oylarini FPO'ye vermisler?" dedim ve dedigimle kaldim. Secim sonuclarini siyasi anlamda benden cok daha iyi yorumlayan arkadasim dedi ki: "Burada genel anlamda herkes Muslumanlara karsi. Soz konusu ozellikle Turkler olunca icindeki tum fikir ayriliklarina ragmen, tum Avrupa Turkler'e karsi kenetleniyor. Muslumanlar'i en istemeyen gocmen toplulugunun basinda ise Sirplar geliyor. Zaten secim afislerinden birinde Strache'nin bir pozu vardi. Gomleginin kollarini siviyor, isbasi yapacakmis gibi, ve bileklerinden birinde Sirp Ortodoks Kilisesi'nin amblemini iceren bir bileklik var. Dusmanimin dusmani dostumdur misali. Bu arada buradaki Turkler'in %5'i de Strache'ye oy vermis. Neden mi? Bunlar Kurt ayrilikcilarmis. Strache bunlara vermis gazi "ozgur olmalisiniz, kendi topraginiz olmali, Turk boyundurugundan cikin!" diye, biraz da yardim etmis, bilemiyorum bulgur-mercimek mi vermis yoksa para mi. Bizimkiler de tutmus bu adama oy vermis.

Heyecanimi mazur gorun, yuregim kabardi yine. Daha boyle cok hikaye var da hepsi birbirinin aynisi, anlatmaya degmez. Diyecegim o ki mesele AB normlarini yerine getirme meselesi degil, mesele Turkiye'nin Avrupa gozundeki imaji. Avusturya kucuk deyip gecmeyin, bu ve bu tip olaylar Almanya, Fransa, Hollanda gibi AB'nin lokomotif ulkelerinde de oluyor. Peki ne yapmak lazim? Asagidakileri yaparak bir nebze de olsa ibreyi kendimize cevirebiliriz diye dusunuyorum:

1. AB projesi (ki AB'ye katilmayi gercekten istiyorsak) Turkiye acisindan sadece standartlara uyum saglamakla olacak bir is degil. Gercek anlamda bir  "kulturel tasdik"  projesi. Bu baglamda bizim degistiremeyecegimiz bazi seyler var. Ornegin Turkiye, Avrupa ic politikasindaki populist politikacilar tarafindan cok kullaniliyor. Degisime kapali ve statukocu Avrupali politikacilarin halki korkutmak ve statukoyu devam ettirmek icin en cok kullandiklari ornek Turkiye. Bu durumu toptan degistiremeyiz, ancak verdigimiz mesajlarla yumusatabilir, en azindan insanlarin kafasinda "acaba"lar yaratabiliriz. 

2. Nasil dogru mesajlar verebiliriz? Oncelikle bizim de kendi icimizdeki kisir tartismalardan kurtulmamiz lazim. Dolandik bir turban olayina, cikamadik icinden. Bati'nin ve diger Islam ulkelerinin anlamadigi Turkiye'nin "radikal bir laik" ulke oldugu. Kurdugumuz rejimi o kadar siki kucaklamisiz ki kimse ve hicbir sey ona zarar vermesin istiyoruz. Dolayisiyla laiklik anlaminda cok kati kurallarimiz var. Benim gorusum bu kurallarin devam etmesinden yana (unutmayin ki birkac yil once Fransa Turkiye'de ozellikle turban konusundaki uygulamalari ornek alan bir calisma yapti). Burada beni rahatsiz eden tek nokta basini ortmek isteyen bir kizin universiteye girememesi. Kendi icimizdeki kulturel farkliliklari toplumsal mutabakat yoluyla kucaklayarak ise baslamaliyiz.   

3. Hosuma gitmeyen bir diger konu ise ulke yoneticilerinin eslerinin saclarini siki siki, tek bir tel bile gorunmeyecek sekilde sarip sarmalamalari. Saclari bir ortunun altina siki siki saklamakla basi ortmek arasinda buyuk bir fark oldugunu artik 5 yasindaki cocuk bile anladi (bu arada benim ailemde de basortulu insanlar var, ama sadece basortulu, hicbir siyasi amac gutmeyen). Gecenlerde Almanya Cumhurbaskani Turkiye Cumhurbaskanini ziyarete geldi. Bu ziyaretten kalan fotograflara bakin. Iki First Lady'nin tarzlarinin karsilastirmasi. Burada Turkiye'nin verdigi mesaj su :"Biz her tur degisime kapaliyiz, bizi sevecekseniz boyle sevin." Almanya'nin, ve dolayisiyla Avrupa'nin aldigi mesaj ise su :" Biz zaten sizin boyle oldugunuzu biliyorduk. Dis gorunumunuze bunu artik devlet kademesinde ve alenen yansitarak bunu tasdik ettiniz!" 

Turkiye ekonomisi buyuyor, herkesin istahini kabartiyor ve ulke umut vaad ediyor. Ancak dunyaya tamamen yanlis bir mesaj veriliyor. Insanlarin en azindan asgari mustereklerde bulusup birlikte yasamaya niyet etmeleri icin oncelikle birbirlerinden korkmamasi gerek. Ancak din merkezli bir siyaset anlayisi bunun tam tersi bir durum yaratiyor. Bu sadece Turkiye'nin sorunu degil, Irak Savasi'yla Amerika "din savaslarini" zaten baslatti. Turkiye bu korkulari azaltabilecek konumdaki dunyadaki yegane ulke. Cunku dunyada laikligi kati bir sekilde uygulayan tek Musluman ulke. Dolayisiyla Turkiye'nin verdigi mesajlar dunya siyasetini herhangi bir ulkeden daha cok etkiliyor.

Bu konuda daha cook yazarim da yerim kalmadi, oldukca da uzun bir yazi oldu. Simdilik konuyu burada kapatiyorum ve sizin goruslerinizi merak ediyorum.

Bu arada Avusturyali arkadasimin kahve fali harikaydi :) Guzel bir gelecek kendisini ve ailesini bekliyor. Vallahi ufurmedim, ne gorduysem soyledim :)

10 yil icinde %40'i Turk olacak Viyana'dan sevgiler :)

Aydede

Hiç yorum yok: