Hurriyet

15 Aralık 2010 Çarşamba

Cok gezen cok okuyandan daha cok bilir

Yasli bir adam genc bir adama birgun soyle dedi:

"Ben senden daha cok biliyorum, cunku bir zamanlar ben de senin gibi genctim. Ama sen hic yasli olmadin."

Hayata bakisimin sekillenmesinde tasrali olmamin buyuk etkisi oldu. Her zaman hem tasrayi bildim hem buyuk sehri, dolayisiyla karsilastirma yapma sansim oldu. Gaziantep'ten 18 yasimda Ankara ODTU'de universite okumak icin ayrildim. Kampuste tahmin edersiniz ki Turkiye'nin dort bir yanindan ogrenci vardi. Buyuksehirliler tarafindan Antep'le ilgili bana en cok sorulan soru neydi, biliyor musunuz? Antep'te yollar asfalt mi, yoksa tas-toprak mi? Ben de tum iyi niyetimle bu sorulara cevap verir, hatta Antep'le ilgili ekstradan bilgi verir ve bu insanlarin Antep'i artik daha iyi anladiklarini dusunurdum. Iki gun sonra ayni kisi Turkiye'nin dogudaki baska bir kentiyle ilgili oylesine cahilce bir yorum yapardi ki bu durum Antep'le ilgili anlattiklarimi sanki duvara anlatmisim hissi verirdi.

Turkiye'den cikin, yurtdisinda yasayan gocmenlere bakin. Ayni durum onlar icin de gecerli. Gocmen alan ulkeler her zaman icin gocmenlerin  "yardima muhtac insanlar"  oldugu kanaatiyle yasarlar. Arap gocmenlerin kadinlarina acirlar, Turk gocmenlerin parasizligina acirlar, Hint gocmenlere hizmetciligin otesinde is yakistiramazlar, Dogu Avrupali gocmenlerin kadinlarina tum Avrupa'da cinsel obje olarak bakarlar. Bu gocmenlerin bazilari yerli halktan daha bilgili ve donanimlidir, ancak gocmen olduklari icin deplasmanda top kostururlar.

Baslangicta tasradan gelen biri olarak ve yurtdisinda Turk pasaportumla yasayan biri olarak bu durum beni oldukca rahatsiz ediyordu. Onyargilarla savasiyor, Turkiye'deki insanlara benim geldigim Antep'i ve yabancilara benim buyudugum Turkiye'yi anlatmak icin firsat kolluyordum. Ancak her seferinde duvarla konusuyormus gibi bir hissiyata kapilmak beni kizdiriyordu. Sonra sonra anladim ki bu insanlarin bir kismi kesin onyargilarla dunyaya bakmaya yemin etmis kisilerdi, bu insanlara derdini anlatmanin akintiya karsi kurek cekmekten daha zor oldugunu anladim. Ve daha da buyuk bir grup insanin aslinda bir nevi kendi dunyasi icine hapsolmus, dunyadan pek de haberi olmayan ve de genel anlamda gununu kurtarmakla yetinen, yani dunyanin guzelim renklerine kapilarini tamamen kapatmis insanlar oldugunu anladim. O zaman anladim ki aslinda tasrali sehirliden daha cok bilir, cunku hem tasrayi hem sehri gormustur. Gocmen yerliden daha cok bilir, cunku hem kendi memleketini hem de goctugu memleketi gormustur. Bugun bir Istanbullu bilmez ki Antep 158 ulkeye ihracat yapan tesislere sahip. Bugun bir Avrupali bilmez ki Turkiye dunyanin en hizli buyuyen ikinci ekonomisi. 

Dunyada olup bitenlerle her zaman ilgili olmusumdur; kendi capimda okurum, tartisirim, arastiririm. Hayatimdaki en buyuk sanslarimdan birinin tasrali olmak ve Turk olmak olduguna inanirim. Daha iyiye ve daha guzele ulasmak ugruna hep seyahat ettim ve sonuc olarak kendi memleketimin konumunu daha objektif gorme sansim oldu. Antep ornek bir sehir; caliskan, ticarete yatkin, ekmegini tastan cikaran, canayakin. Turkiye ise guzel bir ulke; civisi cikmis bir dunya duzeninde dimdik ayakta duran ve gelecek vaat eden.

Bunu sadece okuyan degil, gezip goren bilir :) 

Viyana'dan selamlar.



Hiç yorum yok: