Hurriyet

31 Mart 2011 Perşembe

Firarperestlere Kariyer Onerileri

Yazilarimi takip edenler bilirler. Firarperestim ben. Yerimde duramam. Hem fiziksel olarak hareketliyimdir hem de ruhsal olarak. Gezmeyi, yeni yerler kesfetmeyi cok severim. Ayrica surekli ruhumu beslemenin yollarini arar ve de bulurum. Hayatimin simdiki asamasinda yazi yazmak bana inanilmaz zevk veriyor. Dusuncelerimi insanlarla paylasmak, hele de yazilarimi okuyanlarin yorumlarini okumak beni inanilmaz derecede keyiflendiriyor.
Bu aralar en cok dusndugum konularin basinda cocuklarimi hayata nasil ve hangi kosullarda hazirlamam gerektigi geliyor. Bizler yetiskinler olarak hepimiz meslek sahibiyiz. Ancak yapmakta oldugumuz meslekleri secerken illa ki ebeveynlerimizin etkisi olmustur. Gecenlerde buyuk ogluma sordum: “Buyuyunce ne olmak istersin?”. Once polis dedi, sonra doktor dedi, sonra yine karar degistirdi ve itfaiyeci dedi. Anlayacaginiz kafasi karisik :D Peki benim cocuklarima meslek secimlerinde nasil bir yon vermem gerek?
Ben anlamsiz ve insafsiz hirslari olan bir anne degilim. Cocugum doktor veya muhendis olsun diye hayaller kurmam. Benim cocuklarimla ilgili tek hayalim mutlu ve kendi ayaklari uzerinde durabilen bireyler olmalari. Ayrica secme sanslari da olsun istiyorum. Sectikleri meslek ne olursa olsun onlara tum dunyanin kapilarini acsin istiyorum. Tek yere saplanip kalsinlar istemiyorum.
Asagida bir liste yaptim. Bu listede, kendisi icin renkli, dinamik, gelisime acik, seyahat olanagi saglayan ve de para kazandiran mesleklerin hayalini kuran  “firarperestlere”  yonelik birkac kariyer onerisi siraladim. Umarim hosunuza gider ve de isinize yarar:
1.       Yaptiginiz isi sevin. Daha dogrusu en basindan seveceginiz bir meslegi secin. Basariya giden yolun kapisi sevgiyle acilir.

2.       Belli bir konuda uzmanlasin. “Her isi yaparim abi” diplomasi pek de gecerli bir diploma degil. Hosunuza giden bir konu secin ve de o konuyu en ince detaylarina kadar, ustasi olacak kadar iyi bir sekilde ogrenin.

3.       Hangi konuyu secerseniz secin bu konuyu en iyi olan okulda ogrenin. Egitim kalitesi ortalama veya vasat olan okullardan alinacak diplomalarin kariyer olanaklari ortalama veya vasat olacaktir.

4.       Korkusuz olun. Yeni yerlerde bir sureligine de olsa yasama fikrine acik olun.

5.       Doktorluk, avukatlik veya muhendislik anli-sanli ve de belli bir gelir seviyesini garanti edecek meslekler. Ancak bu tip meslekler dunyanin her yerinde sak diye icra edilecek meslekler degil. Ornegin Turkiye’den aldiginiz bir doktorluk diplomasiyla Amerika’ya gidip doktorluk yapamazsizin. Bircok konuyu yeni bastan calisip sinavlarina girip gecmeniz gerekir. Dolayisiyla sectiginiz meslek ve gittiginiz okul dunyanin her yerinde gecerlilige sahip niteliklerde olmali.

Aslina bakarsaniz universiteden mezun olur olmaz yukaridaki listedeki ozellikleri ayaginiza seriveren bir meslek veya okul yok. Mesleki performansi arttirmanin ve de meslekten para kazanmanin yolu deneyimden ve tecrubeden geciyor. Ancak, ornegin, Isletme gibi bir bolumden mezun olup Finans alaninda kariyer yapmak isteyen biri, birkac yillik is deneyiminden sonra, meslegiyle ilgili bir sertifikayi da aldiktan sonra ve de seyahat etmeye acik olduktan sonra elindeki diploma ve de sertifikayla dunyanin her yerinde meslegini  “Finans Direktoru”  olarak kolaylikla icra edebilir. Veya muzik konusunda yetenekli biri Berkley gibi bir muzik okulundan mezun olduktan sonra sanatini dunyanin her yerinde icra edebilir.

Cocuklarimin meslek secimi yapmalarina daha cok var. Ben simdiden merakla hem halihazirdaki hem de yeni cikan meslekleri dikkatle takip ediyorum. Icinde kavga, anlasmazlik veya hastalik barindiran mesleklerden cok yasamin  “gunesli tarafina”  odaklanan meslekleri daha cok seviyorum. Cocuklarima meslek secimlerinde onerecegim sey, icinde “guleryuz ve nese”  barindiran meslekler secmeleri olacak.

Sukur egzersizi: Sukurler olsun ki ne zaman basim dara dusse yanimda bana her daim yardim edecek ailem ve arkadaslarim var

29 Mart 2011 Salı

Sukur Egzersizi

Sikayet etmeyi hic ama hic sevmem. Sikayet edince kendimi sevmiyormusum , kendimle barisik degilmisim gibi gelir. Yapi itibariyle pozitif enerjisi yuksek bir inanim. Ne zaman ki surekli sikayet eden ve herseye burun kiviran biriyle karsilassam konusacak veya soyleyecek hicbir sey bulamam. Aslinda sikayet eden kisiyi dinlemem ve de onu avutmam beklenir benden, ama elimde degil, yapamam.
Sikayetten sikayete fark var. Ornegin bir hastaneye gittigimde orada yatan her hasta icin dua ederim. Sagligin en degerli hazine oldugunu aci bir sekilde insanin yuzune carpan yegane yerdir hastane. Ancak ne zaman ki biri son model arabasindan arabasinin ve evinin anahtarlarini singir singir sallaya sallaya iner ve de isinin ne kadar yorucu oldugundan ve de yaptigi isin karsiligini alamadigindan sikayet eder, o kisiye diyecek hicbir laf bulamam. Belki de gercekten emeginin karsiligini para olarak alamiyordur. Ancak sikayet etmek yerine neden kollari sivayip yeni bir is aramiyorsun dedigimde cevap genelde aynidir. “Daha iyi bir is vardi da biz mi girmedik?”
Yukaridaki  ‘hastane” ve  “bezgin zengin”  ornegini dikkat cekmek acisindan verdim. Gun icinde bircogumuz bu ornekler kadar radikal olmasa bile elimizdekilerin kiymetini gormezden geliyor ve surekli sikayet ediyoruz. Bir evi olan ikinci evi olmadigi icin sikayet ediyor. 2 arabali bir aile cocuklarina 3. bir araba alamadiklari icin sikayet ediyor. Cocugunu ozel okula gonderme luksune sahip bir aile daha pahali olan baska bir okula guclerinin yetmediklerinden sikayet ediyor. Boylece hayat  “keske”ler ve  “ama”lar la gecip gidiyor.
Ben her sabah icimde buyuk bir coskuyla uyanirim (agir bir aksam yemegi yedigim gecelerin sabahi haric J). Cunku hayatimdaki insanlarin ve de elimdekilerin degerini ve de onlarsiz permeperisan olacagimi cok ama cok iyi bilirim. Beynimde surekli calisan bir “sukur” carki vardir. Bu cark surekli doner ve de simdiye kadar hayatimda yarattigim guzelliklere done done sukreder.
Yeryuzunde sikayet hakkina sahip tek insan gurubu bana kalirsa hasta insanlar. Fiziksel ve ruhsal sagliginiz yerindeyse tek yapmaniz gereken Tanri’nin vermis oldugu akli kullanarak hayatiniza katabildiginiz tum guzellikleri katmaya calismak. Cok istediginiz birsey vardir ama olmuyordur. Bu durumda tek yapmaniz gereken enerjinizi olumlu yonlerinize odaklayarak basarili olacaginizi bildiginiz alanlara yonelmek.
Bugunden itibaren sizi hergun duzenli olarak egzersiz yapmaya davet ediyorum. Yuruyus, kosu, fitness veya yuzme gibi bir egzersiz degil bu. Ancak en az onlar kadar yararli bir egzersiz. Adi  “sukur egzersizi”. Her sabah kalktiginizda ve her gece yatarken o gune kadar elde ettiginiz herseyi ve de hayatiniza giren tum guzel insanlari dusunun ve de bunlardan ikisi icin sukredin. Ben de bu sukur egzersizini bundan boyle her yazimin sonunda sizinle birlikte yapacagim. Iste ilk sukur egzersizim:
Sukur egzersizi: Sukurler olsun ki sagligim yerinde.
Sukranla dolu bir hayat gecirmeniz dilegimle.
Saglicakla kalin.

27 Mart 2011 Pazar

Dunyayi Kurtarmak Ister misin?

Amerikan kulturu  "biz 1 numarayiz"  uzerine kuruludur. Anaokuldan baslamak uzere ogretilen her konunun ozu  "We are number 1! We can make a difference!"  ideolojisini isler. Yani  "Dunyayi degistirebiliriz!". Herhangi bir Amerikan filmini izleyin. Sonra da herhangi bir Amerikan olmayan (Turk, Alman, vs,.) filmini izleyin. Dunyadaki hicbir aktor Amerikali aktorler kadar ozguvenli ve dogal rol yapamaz. Cunku Amerikalilar dogduklari andan itibaren birer  "kahraman"  olarak yetistirilirler.

Amerika'nin bu kadar buyuk bir ekonomi olmasinda bu ogretinin buyuk bir rolu oldugunu dusunuyorum. Simdiye kadar bircok degisik milletten insanlarla calistim. Bir Amerikali'nin calisma ortamindaki tavirlari genelde soyledir:

"All right guys, where do we start? Show me the problem and I will fix it for you!". Yani  "her sorunu cozerim, sorunun ne oldugunu soyle yeter".

Bir Alman'in ise is ortamindaki yaklasimi genelde soyledir:

"There is a problem here. Before we take action, we should analyse the problem in detail and in case there seems to be a need for a solution, then we think about the solution." Yani "Bir sorun var. Oncelikle bu sorunu analiz etmeliyiz. Eger sorun var gibi gorunuyorsa, o zaman cozum arariz."

Amerikalilar veya Avrupalilar dunyayi kurtarabilirler mi, bilemem. Ancak icinde bulundugumuz duzeni degistirmenin cesitli yollari var. Degisimi saglamak icin gerekli en onemli unsurlardan biri insanin  "akil ve gonul gozunun"  acik olmasi. "Akil ve gonul gozu" acik olan insan bir olaya bakarken baskalarindan cok daha farkli seyler gorur. Goz onunde olan alelade sebepleri yarip gecerek olayin arkasindaki gercekleri tum ciplakligiyla gorebilme yetisine sahiptir. Bu bir nevi satrancta gelecek hamleleri gormeye benzer. Ornegin calistiginiz kurum icinde konunuzun uzmani olan yegane kisi siz olabilirsiniz. Ancak  "akil ve gonul gozu"  acik olan biriyseniz bilirsiniz ki bulundugunuz kurum icinde kendinizi dogru konumlandiramadiysaniz veya dogru insanlarla birlikte calismiyorsaniz beklediginiz terfi size yillar gecse de gelmeyecektir. Dolayisiyla kendiniz adina olumlu bir degisimi hayata gecirmek istiyorsaniz yapmaniz gereken sizin yeteneklerinizin ve deneyiminizin kiymetli oldugu baska bir ortamda calismaya baslamaktir.

"Ben 1 numarayim ve de en iyiyim"  diyen herkesin dunyayi kurtarabilecegini sanmiyorum. Ozunde efsanevi kahramanlar barindiran ideolojileri ise hic gercekci bulmuyorum, mesela Amerika'nin demokrasi havarisi kesilerek Orta Dogu'ya silah zoruyla demokrasi dayatmasi. "Ben 1 numarayim ve de en iyiyim" sloganinin arkasi doldurulmadikca harcanan tum emeklerin gole maya calmaktan farki yok bence. Harcanan para ve umutlar da cabasi.

Simdiye kadar dunya duzenini degistirebilme yetisine sahip yegane insanlar  "akil ve gonul gozu"  acik insanlar olmuslar. Ataturk, Nelson Mandela, Benito Juarez, Thomas Edison bunlardan sadece birkaci. Eger sizin de "akil ve gonul gozunuz" aciksa, sakin durmayin. Yukarida saydigim ornekler kadar buyuk capli degisiklikler yapmak durumunda degilsiniz. Kendi hayatinizda, kendiniz icin yapacaginiz bir degisiklik bile sizi hic ummadiginiz yeni ufuklara tasiyabilir.Yapmak istediginiz seyi sonuna kadar kovalayin. Cogu zaman insanlar size garip garip bakacaklar ve de yaptiklariniza bir anlam veremeyeceklerdir. Ancak yapmak istediginiz degisikligin sonucunda hayatiniza yeni bir anlam katacaginizi dusunuyorsaniz, etrafinizda size inanan hic kimse olmasa bile yola cikin. Basarirsaniz iste o zaman asil kahraman siz olacaksiniz.

Amerikalilar ve Avrupalilar dunyayi kurtarabilirler mi bilemem. Ama benim baskasina bel baglamaya hic ama hic niyetim yok. Sonucunu benim de merak ettigim ve de ayni zamanda basarili olacagina neredeyse %100 inandigim yeni projeler gelistiriyorum. Basarirsam dunya kurtulur mu? Sanmam. Ama benim hayatimda harika degisiklikler olacak :D

Degisimi ve yenilenmeyi seven, "akil ve gonul gozu" acik olan herkese kucak dolusu sevgilerimi gonderiyorum!

Not: Gecenlerde uluslararasi savunma sanayinden emekli bir Turk'un hikayesini duydum. Bu bey emekli olduktan sonra ulkeme bir faydam dokunsun diyerek sadece Turk ordusunun kullanacagi bir teknoloji gelistirmek icin kollari sivamis. Bu teknoloji Turk donanmasindaki gemilere atilan torpidolarin yonunu sasirtarak gemilerin vurulmasini engelleyecekmis. Bir insanin ulkesi icin yapabilecegi en faydali islerden biri, oyle degil mi??? Bu yaziyi da kismen bu kisinin hikayesini duyduktan sonra yazmaya karar verdim.  

26 Mart 2011 Cumartesi

Kesintiden sonra tekrar birlikteyiz :D

Blogspot mahkeme karariyla kapatilinca bir sure bloguma erisemedim. Nihayet yasak kalkti ve ben tekrar buradayim :D

Herkese kucak dolusu sevgiler!

Ikna Kabiliyetin Ne Kadar Yuksek?

Bana gore yasamda basariya ulasmanin bir tek yolu var. O da etrafinizdakileri ikna edebilmeyi basarmak. Bir dusunsenize, neredeyse dogdugumuz andan itibaren istediklerimizi elde etmek icin hep birilerini ikna etmek durumundayiz. Bebekken bunu aglayarak yapmaya calisiyoruz. Buyuyup de konusmaya basladigimizda ise gozyaslarinin yerini kelimeler aliyor - Deniz Seki'nin  "sozyaslari"  gibi :D. Gercek su ki istedigimiz her ne ise onu elde etmenin yolu etrafimizdakileri ikna edebilmekten geciyor.

8 aylik bebegin elindeki oyuncak yere dusuyor ve kalkip alamiyor. Basliyor aglamaya. Annesi gelip de oyuncagi eline verene kadar bebek sesini gittikce yukselterek aglamaya devam ediyor, ta ki oyuncagi tekrar eline gecirene kadar. Buyuyunce aglamak sokmuyor tabi :D Artik aglamanin yerini kelimeler aliyor. Satis uzmani misiniz? Ay sonunda beklediginiz primle tatile cikmayi hayal ediyorsunuz. Oncelikle musterileri sizin urununuzu almak icin ikna etmeniz gerekiyor. Veya yillardir emek verdiginiz bir isiniz var. Artik isinizde o kadar uzmanlastiniz ki etrafinizdaki herkes size fikir danisir oldu. Dolayisiyla terfiyi en cok kendinizin hak ettigini dusunuyorsunuz. Ama gelin gorun ki patronunuzu ikna etmeden terfi etmeniz cogu zaman neredeyse imkansiz. Aile iliskilerinde de ikna kabiliyeti onemli. Cocugunuzun kendisine dogru bir yon cizmesini istiyorsunuz. Cocukken bir lolipopla ona istediginizi yaptirabilirken buyuyunce lolipopun artik ise yaramadigini bazen dehset icinde fark ediyorsunuz. Ozellikle hormonlarin tavan yaptigi ergenlik caglarinda cocugunuzun raydan cikmasini engelleyecek yegane arac yine ikna kabiliyetiniz. Veya birbirine deli-divane asik bir cift dusunun. Sanmayin ki erkek kadinin her istedigini sak diye yapar. Kadinin istedigi bircok seyi elde etmek icin erkegin agzindan girip burnundan cikmasi gerekebilir. Boyle bir surecte aradaki  "ask"  sadece ikna surecini daha sevimli kilabilir, o kadar :D

Cogu insan konumunun kendisine verdigi  "otorite"yi kullanarak etrafindakilere her istedigini yaptirabilecegi yanilgisina duser. Anne sanar ki anneligin verdigi otoriteyle cocugu omur boyu her dedigini yerine getirecek. Veya yonetici bekler ki pozisyonunun kendisine tanidigi otoriteyle calisanlarina istedigini sak diye yaptirabilecek. Halbuki gercek oyle degil. Pozisyonlarin getirdigi otoriteler icinde yasadigimiz topluma bir hiyerarsi, bir duzen getirir. Ancak bu demek degildir ki otoritenin var oldugu her yerde isler her zaman yolunda gidecektir. Otorite, ancak ikna kabiliyeti ile birlestigi zaman basariya giden kapiyi acar.

Peki tum ikna kabiliyetimize ragmen istedigimizi elde edemezsek, yani basarisiz olursak ne olur? Buna da  "olgunlasmak"  diyorlar sanirim :D

Sevgiler!