Hurriyet

5 Kasım 2010 Cuma

Evlilik mi Evcilik mi?

Dusunuyorum da bugune kadar farkli gecmislerden ve kulturlerden gelen o kadar cok insanla tanistim ki hepsiyle olan iliskimde hep farkli tatlar buldum. Kimisiyle birlikte gulduk ve agladik, kimisiyle kimyamiz tutmadi ve arkadasligi beceremedik. Ancak hepimizin ortak noktasi 25-35 yas araliginda hayatimizi paylasacagimiz o "hayat arkadasini" aramak oldu. Malum bu yasta kadinlarin biyolojik saatinin tikirtilari oldukca siddetleniyor, erkekler ise aksam icinde bir "ailenin" oldugu bir eve gitmek istiyor. 

Balayi aylari muhtesem, eger asgari mustereklerde anlasan bir cift iseniz hersey hayalinizdeki gibi basliyor. Sabah ise git, aksam eve gel, genelde kadin yemegi pisirsin, yemek fazla tuzlu da olsa, pismemis de olsa afiyetle yensin, sakalasmalar, gunun icinden sohbetler, vs. Tam bir EVCILIK. Ta ki hayatin akisiyla ilgili zamaninda bizim ebeveynlerimizin almak zorunda kaldigi ciddi kararlari alma asamasina gelene kadar.

Ciddi kararlar genelde cocugun olmasiyla zorunlu hale geliyor. Cocuk icin en iyi doktor nerede? Hangi okullar daha iyi? Kiradan cikip ev almak lazim, nerede kaca, nasil bir ev? Butun bunlari finanse etmeye gucumuz yetecek mi? Yetmeyecekse B Plani nedir? Sorumluluklar arttikca cevaplanmasi gereken o kadar soru birikiyor ki iste tam bu noktada EVCILIK ile EVLILIK'in farki ortaya cikiyor.

Mutsuz evliliklerin bir cogunun EVCILIK oynamaktan kaynaklandigini dusunuyorum. Hani sablonlar vardir, kadin evi cekip cevirir, koca ise ekmek kazanir ve eve getirir. Bu sablon ozellikle cocuk oldugunda cok gecerli oluyor, cunku dogasi geregi bebek en cok anneye ihtiyac duyuyor, dolayisiyla bebekle en cok vakit geciren kisinin anne olmasi baslangicta sart. Bebek buyuyup de cocuk olunca ihtiyaclari da degisiyor. Artik sadece annesine degil etraftaki baska insanlara da ilgi duymaya basliyor, ciddi bir sosyallesme surecine giriyor. Iste bu noktada annenin tekrar eski hayatina az da olsa donebilmesi, anne ve kari degil sadece kendi olabildigi ozgur bir alani yaratabilmesi mutlulugu acisindan cok kritik.

Etrafimda yukarida bahsettigim sablona uyum saglamak adina evliliklerini EVCILIK oyununa ceviren bircok evli cift var. Bu ciftler icin endiseleniyorum, cunku bu sablon icinde ciftlerden biri genelde kendi isteklerine ve arzularina ket vurarak aile hayatina devam etme yolunu seciyor. Istemedigi bir memlekette sirf kocasi istedigi icin yasayan bir kadin, kocasi istemedigi icin calismayan bir kadin, karisinin luks tutkusundan dolayi gece-gunduz calisan bir erkek, ve daha bircok ornek. Bu durum da ileriki yillarda kucuk olaylarin git gide buyuyup buyuk bir ofke yiginina donusmesine sebep oluyor.

Guzel baslayan bir EVCILIK oyununu saglam temelleri olan bir EVLILIGE donusturmenin kolay olmadigi bir gercek. Evlilik caba ve ozveri isteyen bir kurum. Ancak buna sadece tek tarafin yaptigi ozveriyle ulasilmasi mumkun degil. Ciftlerden sadece birinin ozverisiyle ve alttan almasiyla yuruyen bir iliskinin ileride can sikan bir evcilige donusmemesi ve oyunun bozulmamasi icin ciftlerin mutluluklariyla birlikte mutsuzluklarini da paylasmasi cok onemli.

Ne demisler: Paylastikca mutluluklar artar, mutsuzluklar azalir.

Sevgiler.

Aydede

Hiç yorum yok: