Hurriyet

5 Eylül 2012 Çarşamba

Ofise dinlenmeye gidiyorum

Çalışmayıp evde oturmak bence dünyanın en yorucu işi! Üretken olmamak insanın ruhunu ve bedenini yoruyor  ve hantallaştırıyor, en azından bendeki etkisi böyle. Son dört aydır çalışmaya ara vermiştim. Bu dört ay boyunca çocuklarımla doyasıya vakit geçirdim, evdekilere güzel yemekler pişirdim (yemek yapmaya bayılırım :), çamaşırları ben yıkadım, ancak ütüye girmedim, o kadar da değil. İlk iki ay evde oturma fikri çok hoşuma gitti, tam anlamıyla tadını çıkardım. İkinci 2 ay baktım ki bu işte bir tuhaflık var: Saatlerimi harcayarak yaptığım yemekler şak diye 2 dakikada yenip bitiriliyor, kimse de dönüp  "eline sağlık"  filan demiyor. Hatta minnoşlara bazen yalvar yakar yemek yedirirken buluyorum kendimi. Tam öğlen yemeği bitti, sofrayı topladık derken akşam yemeğinin hazırlıklarına başlamak gerekiyor. Sonra çocukların odasına giriyorum, aaaa, bir de ne göreyim! Daha dün yıkadığım t-shirtlerden 2 tanesi çoktan kirlenmiş. Birinin üstünde öğlen yemeğinde yaptığım makarnanın domatesli sosu, öbüründe boya kalemleriyle çizilmiş bir resim :) Bunları çamaşır sepetine atayım derken bir de bakıyorum ki çamaşır sepetinin içindeki kirli çamaşırlar kenara atılmış ve de sepet ağzına kadar oyuncaklarla dolmuş! Oyuncakları çamaşır sepetinden boşaltıp sepete tekrar kirli çamaşırları koyarken içeriden bir ses: 

"Aaaaaannnneeeeeeeee, kakam bitti, popomu temizler misiiiiiin?"

Tuvalete koşarken yoluma çıkan diğer oyuncaklara basmadan koşmaya çalışırken kolumu kapıya çizdiriyorum ama önemli değil, nasıl olsa küçük bir çizik, geçer, öyle değil mi?

Akşam yemeğinden sonra şöyle ayaklarımı uzatıp güzel bir film eşliğinde yorgunluk çayımı yudumlarım diyorum nerdeee? Minnoşlar televizyon kumandasını zapt altına almışlar Cartoon Network'te çizgi film izliyorlar. Eh, yaz tatili olduğu için ses çıkarmayalım diyor ve oturup hep birlikte çizgi film izliyoruz. Saat 10'da uyku vakti diyince minnoşlar diyor ki  "hadi anne gel bizimle yat, bize kitap oku." Minnoşların yanaklarına konduracağım öpücükleri ve yatmadan önce bana anlatacakları komik hikayeleri düşününce hayır demek pek mümkün olmuyor. Saat 10, yatağa kon diyerek yatağın yolunu tutuyoruz ve bir de uyanıyorum ki saat sabah 7 ve bir önceki günü aynen tekrar yaşıyoruz, kolumdaki çizik de hafif hafif sızlıyor.

Ailemi tabi ki çok seviyorum, hatta onlarsız ben bir hiçim. Ama ancak ofiste dinlenebiliyorum ve kendimle baş başa kalabiliyorum. Ve de ürettikçe mutlu oluyorum. Dolayısıyla yeni işime Ağustos itibariyle başladım :)

Herkese üretken ve mutlu günler dileklerimle, sevgiler. :)


Hiç yorum yok: