Hurriyet

2 Şubat 2011 Çarşamba

Insanin Kendi Ulkesi Her Zaman Sevimli midir?

Insan anadilinin konusulmadigi bir yerde yasarken kolaylikla salterlerini, ozellikle de duygusal salterlerini, kapatabiliyor. Yasadiginiz yabanci ulkenin dilini bilseniz bile bu dile anadiliniz kadar hakim olmaniz mumkun degil. Dolayisiyla yabanci bir ulkede yasarken uc maymunu oynamak cok kolay. Bu durum bazen oylesine enteresan bir hal aliyor ki icinde yasadiginiz bu  "yabanci"  toplulugun yasadigi toplumsal travmalar bile sizi pek etkilemiyor. Simdiye kadar yasadigim ulkelerde bircok sosyal ve duygusal sarsinti yasandigina eminim, hatta bazilarina bizzat sahit oldum. Ancak bunlarin hicbiri bende iz birakmadi; daha dogrusunu soylemek gerekirse bu olaylarin duygusal olarak hep disinda kaldim. Hafizamda sedece 2 olay yer etti. Birincisi 2 yil once Avusturya'daki asiri sagci partilerden birinin lideri olan Haider'in feci bir trafik kazasi sonucu olumu. Ikincisi ise yine Avusturya'da Fritzl denen bir adamin onyillar boyunca evinin bodrum katinda tuttugu oz kizina tecavuz etmesi ve ondan kendi oz torunlarini dunyaya getirmesi. Bu iki olay Avusturya kamuoyunda o kadar buyuk bir duygusal travma ve sorgulamaya sebep oldu ki kayitsiz kalmam mumkun degildi. Ancak kocaman 10 yil icinde hatirimda kala kala bu iki olay kaldi.

Bunlari neden mi anlattim? Cunku bu sabah gozumu acip da Defne Joy Foster'in oldugu haberini almak bende tarif edilmez bir duygusal sarsintiya yol acti. Cunku artik etrafimda konusulan herseyi virgulune kadar anliyorum. Ben kulaklarimi kapatsam da sozler agzimdan-burnumdan beynime giriyor ve saplaniyor. 2 gun once televizyonda dans ederken seyrettigim ve az da olsa gecmisini bildigim birinin geride minicik bir cocuk birakarak bir anda hayattan cekip gidivermesi beni oldukca sarsti. Annemle birbirimize baktik, konuyla ilgili pek fazla konusmamaya calistik, ama butun gun bu haberin etkisinden kurtulamadik. Iste insanin kendi  "evinde"  yasamasi boyle birsey. Duygusal travmalari ne kadar es gecmeye calissaniz da onlar sizin yakanizi birakmiyor. Televizyonu kapatsaniz gazetede karsiniza cikiyor. Gazete almayi biraksaniz internette flas haber olarak geciyor. Kacis yok yani.

Sanirim eve donmenin benim icin en zor tarafi artik uc maymunu oynayamayacak olmam. Istesem de istemesem de herseyi goruyorum, duyuyorum ve anliyorum. Bu durum insanin etrafiyla ve kendiyle ilgili farkindaligini arttirirken diger yandan insani duygusal calkantilara tamamen acik hale getiriyor.

Viyana'dan ayrilirken Isvecli arkadasim Andreas'la keyifli bir sohbet yaptik. Noel'i ve yeni yili Isvec'te evlerinde kutladilar. Viyana'ya donduklerinde Andreas evde gecirdigi sure icinde pek de keyifli olmadigini ima eden seyler soyledi. Nedenini sordugumda bana soyle dedi: "Biliyor musun, yillar once Isvec'ten ayrildigimda sandim ki disarida devirecegim on yillarin sonunda Isvec'e dondugumde ulkem gozume daha sicak, sevimli ve egzotik gorunecek. Ama bu tatilde anladim ki Isvec hala ayni soguk, ruhsuz ve duygusuz Isvec!". Ben de dedim ki: "Insanin kendi ulkesi, milyonlarca kilometre uzaga kacip, yillarca disarida yasasan bile sana egzotik ve sevimli gelmez, gelemez. Cunku soylenenleri virgulune kadar anladigin, insanlarinin beyinlerini okuyabildigin ve rontgenle damarlarinin icine kadar gorebildigin tek ulke kendi ulkendir." Ben bunu soyledikten sonra ikimiz de bu konuda birer yazi yazmaya karar verdik. O Viyana'da, ben Istanbul'da :D

Sevgiler,

Aydede

2 yorum:

tubitub dedi ki...

gene de canim memleketim diyorum Nul altin kafese konulan bulbul misali:)

Aydede dedi ki...

Bulbul, hadi siz de gelin :P