Hurriyet

22 Ağustos 2012 Çarşamba

Hırslı Olmak Kötü mü?

Hırs, bizim kültürümüzde kötü, olmaması gereken hatta ayıp bir olgu olarak algılanır. Hırs ile ilgili düşünürken karşıma çıkan ilk internet sitesindeki tanımı okumak beni şaşırttı:
 
"Hırslı insan helal-haram demeden her istediğine kavuşmak, başkalarının zararına da olsa beğendiği şeyleri toplamak ister. Hırs veya tamah kalb hastalıklarındandır. Hırsı bırak da yorulma."
 
 "Ademoğlu helak olsa, ihtiyarlasa bile onda hırs ve emel yine kalır (Hadis-i Şerif-Hilyet-Ül-Evliya)."
 
Görünen o ki bizim kültürümüzde hırsa karşı oluşmuş olan bu önyargıda dini öğretilerin payı var.
 
Ben hırslı bir insanım. Ve bugüne kadar bunun zararını görmedim, aksine hayatıma güzellikler, yenilik, heyecan ve renk katan bir  "kalb hastalığı"  hırs benim için. Hayatta bir sonraki adımı atmak, hayalleri gerçekleştirmek için hırs olmazsa olmaz. İnsanlık tarihini etkileyen ve hayatımızda yer edinen insanları bir düşünün: Az önce gözyaşları içinde Serenad kitabını bitirdiğim Zülfü Livaneli, her dinlediğimde beni çocukluğumun Gaziantep'ine ve aile toplantılarında büyüklerimizin söylediği şarkılara götüren Ey Şuh-i Sertab'ın yaratıcısı Sertab Erener, her kitabında ve her demecinde kendimden birçok parça bulduğum Orhan Pamuk ve Elif Şafak, her 4 yılda bir heyecanla beklediğim Olimpiyat Oyunları. Bunlar benim hayatımda yer edinen insanlardan ve olaylardan sadece birkaçı. Veya herhangi bir hastalık durumunda konuda uzman herhangi bir doktordan ziyade konuyu en iyi bilen doktora gitmenin yolunu mutlaka buluruz, değil mi? Zülfü'nün, Sertab'ın, Orhan, Elif ve Olimpiyat sporcularının ve konusunda uzman en iyi isimsiz doktorun ortak paydası kendi alanlarında en iyi noktaya gelmelerini sağlayan hırsları.
 
Bence hırsın adını temize  çıkarmak için  "hırs"  ve  "inat"  arasındaki ince farkı ayırt etmek gerekir. Çoğumuz etrafımızda olan bitenle inatlaşırız. Trafikte en öne geçme inadı, elimizde olmayan sebeplerden dolayı başaramadığımız bir işi tekrar tekrar başarmaya çalışmak için inat etme. Hayatla böylesine anlamsızca inatlaşırken sanırız ki bizi güden duygu hırs. Etrafımızdaki birkaç kişi  "inat etme artık, bırak şu işin peşini de rahatla artık"  dedikçe de işi daha çok inada bindiririz, çünkü gururumuza dokunur başarısızlık. İşte bu noktada  "hırs"  ve  "inat"  arasındaki ayırımı yapabilmek insanın hayatında siyah ve beyaz arasındaki fark kadar büyük fark yaratır. Yapabilecekleri ile yapamayacaklarını ayırabilen insan  "hırs"  duygusu ile hareket eder, sebat eder ve enerjisini doğru kanalize ederse hayatta harikalar yaratabilir. Ancak  "inat"  duygusunun esiri olan insan ise ancak şansı yaver giderse başarıya ulaşabilir.  
 
Siz hangi kalb hastalığından muzdaripsiniz? Hırs mı? İnat mı?
 
Sevgiler.
 
 

Hiç yorum yok: